Kamu Diplomasisi Uygulama ve Araştırma Merkezi

Abd’Nin Çevreleme Stratejisine Karşı Türkiye’Nin Fırat’In Doğusuna Yönelik Ezber Bozan Hamlesi

29/10/2018 16:24:03 - 29/10/2018 16:24:03 - 31979 Okunma

ABD’nin Çevreleme Stratejisine Karşı Türkiye’nin Fırat’ın Doğusuna Yönelik Ezber Bozan Hamlesi

 

Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) biri Kuzey Irak’taki Irak Kürt Bölgesel Yönetimi, diğeri ise Kuzey Suriye’de Fırat’ın doğusunda oluşturulması planlanan Partiya Yekitiya Demokrat/Yekineyen Parastina Gel (PYD/YPG) özerk bölgesiyle Türkiye’yi çevreleme stratejisine karşı Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), manevra yapamaz denilen Fırat’ın doğusundaki Partiya Karkerên Kurdistan/Partiya Yekitiya Demokrat (PKK/PYD) mevzilerine karşı top atışı başlatarak ezber bozan hamlesini yaptı.

Türkiye, Ağustos 2016 tarihinde başlattığı Fırat Kalkanı Harekatı’yla Suriye politikasında sahada varlık göstermeye dayanan askeri angajman stratejisine geçmişti. Bu stratejinin bölgesel düzeyde ilk aşaması olarak Fırat’ın batısının PYD/PKK terör unsurlarından temizlenmesi hedefi, Ocak 2018 tarihinde başlatılan Zeytin Dalı Harekatı’yla tamamlanmıştı. Böylece Türkiye, PYD/YPG terör koridorunun Akdeniz’e çıkışını engelleme de hedefine başarıya ulaşmıştı. Bundan sonra Türkiye, çok taraflı diplomasi izleyerek Suriye sınırının tamamını PYD/YPG’den temizlemek için bir yandan İdlib’de Rusya ile işbirliği stratejisini uygularken eş zamanlı olarak öte taraftan Menbiç’te ABD ile işbirliği içerisinde hareket etme kabiliyetini sahada devam ettiriyor.

Şimdi ise Türkiye’nin 28 Ekim 2018 tarihinde Fırat’ın doğusuna yönelik top atışıyla başlattığı askeri angajman hamlesi, ABD’den hiç çekinmeden bölgeyi vurabileceğini ve Suriye sınırının tamamını terör örgütlerinden temizleyeceğini göstermiş oldu. TSK’nın başlattığı top atışı, aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD’de Birleşmiş Milletler (BM) kürsüsünden Cerablus ve Afrin bölgelerini kontrol altına alan Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarının bir benzerinin ABD himayesindeki PYD/YPG terör örgütlerinin elinde tuttuğu Fırat’ın doğusunda da gerçekleştirileceği yönündeki söyleminin başlangıcı olarak değerlendirilebilir.

Zira Türkiye, Suriye sınırındaki PYD/PKK yapılanmasını ulusal güvenliğine yönelik beka sorunu olarak tanımlamıştı. Çünkü Ankara, PYD/YPG oluşumunu PKK’nın organik uzantısı olarak görmekte ve toprak bütünlüğüne yönelik bir tehdit olarak değerlendirmekte. Bunun da ötesinde Kuzey Irak’taki bölgesel Kürt yönetiminin yanında bir de Kuzey Suriye’de Kürt devletinin oluşturulması, Türkiye’nin çifte çevrelenmesi anlamına gelecekti. Bu bağlamda Ankara hem Ortadoğu’ya açılan kapısının kapanması hem de iki Kürt yönetimi ile çevrelenmesini beka sorunu olarak tanımlamıştı.

Bu çifte tehdidi bertaraf etmek için Türkiye, Suriye sınırının tamamını PYD/YPG güçlerinden temizlemeye yönelik stratejisinin ilk aşamasını Fırat’ın batısını kontrol altına alarak gerçekleştirdi. Şimdi ise sıra, Fırat’ın doğusunun temizlenmesi aşamasına geldi. Ancak Fırat’ın doğusunda ABD’nin himayesindeki PYD/YPG terör örgütleriyle çatışmanın dolaylı olarak ABD ile çatışma anlamına geleceği için Ankara, sınırında terör örgütü istemediği noktasında ne kadar ileriye gidebileceği mesajını top atışıyla Washington’a gösterdi. Zira Fırat’ın doğusunda sadece PYD/YPG bulunmuyor. Aynı zamanda Amerikan askerleri de bulunuyor. Bunun yanı sıra ABD’nin bölgede yirmiye yakın askeri üssü de var. Bu nedenle Türkiye’nin ABD ile uzlaşmadan bölgeye yönelik kara harekatı yapmasının hem ABD ile karşı karşıya gelmesi hem de ABD tarafından ağır silahlarla donatılmış PYD/YPG ile yüksek yoğunluklu bir çatışmaya girmesi riskini barındırdığı ifade edilebilir.

ABD’nin Fırat’ın doğusuna PYD/YPG üzerinden yerleştiği ve bu bölgede Kuzey Irak’taki gibi Kürt özerk bölgesi kurmak istediği bilinmektedir. Bundan dolayı Türkiye’nin Kuzey Suriye sınırının tamamını temizlemesine ilişkin stratejisinde esas sorunun ABD olduğu açıkça görülmektedir. Bu durumda Türkiye’nin önünde muhtemel iki strateji belirmekte. Türkiye, Kuzey Suriye sınırının 600 km’lik kısmında ya PYD/YPG özerk bölgesinin kurulmasına göz yumacak ya da ABD ile uzlaşarak veya ABD’yi geri çekilmeye zorlayarak sınırlarında Kürt devleti oluşumunu engelleyecek. Bu bağlamda TSK’nın 28 Ekim günü Fırat’ın doğusundaki mevzilere yönelik başlattığı top atışı, Türkiye’nin ABD’ye karşı Menbiç’te de uyguladığı zorlayıcı diplomasinin bir uzantısı olarak değerlendirilebilir. Bu manevrayla Türkiye’nin ABD’nin Fırat’ın doğusundaki politikasını değiştirmesini umduğu düşünülebilir. Washington’un politika değişikliğine gitmemesi durumunda ise Türkiye’nin ABD ile karşı karşıya gelme riskini göze alarak Fırat’ın doğusuna Rusya ve İran’ın desteğiyle girme ihtimali de bulunmakta. Zira Türkiye, 1990’larda Kuzey Irak’ta ABD’nin bir Kürt özerk bölgesi oluşturmasının tecrübesini yaşadığı için Kuzey Suriye’de ikinci bir özerk Kürt bölgesi oluşturulmasına izin vermeyeceğini açıkça ortaya koymakta. Aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fırat’ın doğusuna askeri harekat başlatılacağını belirterek, “Çok yakında komandolarımızla Fırat’ın doğusundaki terör yuvalarını darmadağın edeceğiz” beyanında da bulunmuştu. İşte bu söylemlerin sahadaki göstergesi, TSK’nın 28 Ekim günü Fırat’ın doğusundaki mevzilere yönelik top atışı olmuştur.

Türkiye’nin Suriye politikasında Fırat’ın doğusuna yönelmesinde Astana aktörlerinin desteğini alması ve Almanya ve Fransa’nın ABD ile yaşadığı ticaret savaşlarının etkili olduğu söylenebilir. Her ne kadar Fransa, ABD’ye yakın dursa da eski sömürgesinde bilfiil varlık göstermek için kendisine alan açılması amacıyla Rusya ile yan ayana gelebilmekte. Almanya ise Suriyeli mülteciler nedeniyle Rusya ve Türkiye’ye yakın dururken ABD’ye karşı daha mesafeli durmakta. Zira 17 Eylül tarihindeki Soçi mutabakatında Astana Süreci’nin tüm taraflarının Fırat’ın doğusundaki PYD/YPG’yi Suriye’nin toprak bütünlüğüne ve Türkiye’nin ulusal güvenliğine karşı tehdit olarak tanımladıkları bilinmektedir. Ardından İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un ABD’nin Fırat’ın doğusundaki varlığını ve faaliyetlerini eleştiren mesajlar verdikleri de görülmüştür. Son olarak İstanbul’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ev sahipliğinde, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Başbakanı Angela Merkel’in katılımıyla gerçekleşen Suriye konulu dörtlü zirvede de Erdoğan, “Terörle mücadele kisvesi altında, sahada yeni emrivakilerin dayatılmasını asla kabul etmeyeceğiz. Fırat’ın batısında olduğu gibi doğusunda da tehditleri kaynağında bertaraf etmeyi sürdüreceğiz” açıklamasını yapmıştı. Bu anlamda Türkiye’nin Fırat’ın doğusu konusunda Rusya ve İran’ı yanına aldığı ve Rusya’nın ise ABD’ye karşı Almanya ve Fransa ile denge oluşturma stratejisine yöneldiği anlaşılmakta.

Sonuç olarak TSK’nın 28 Ekim günü Fırat’ın doğusundaki PKK/PYD mevzilerine yönelik başlattığı top atışı, öncelikle manevra yapılamaz denilen bölgede Türkiye’nin bir kez daha ezber bozan bir hamle yapabildiğini göstermiştir. Bu manevrayla Türkiye, Suriye sınırının tamamını beka sorunu olarak ilan etmenin ötesinde Kuzey Irak’taki gibi Kuzey Suriye’de de Kürt yönetiminin oluşturulmasına ve böylece güneydoğu sınırlarında ABD’nin güdümünde iki Kürt yönetimiyle çevrelenmesine müsaade etmeyeceğini açıkça ortaya koymuş oldu. Dolayısıyla ABD’nin Türkiye’yi güneyden iki Kürt yönetimiyle çevreleme stratejisi uyguladığı anlaşılmaktadır. Türkiye’nin güney sınırlarında iki Kürt yönetimiyle çevrelenmesi, aslında Ortadoğu kapısının kapatılması anlamına gelmektedir. Bu da Türkiye’nin batıda Yunanistan, kuzeyde Karadeniz’de Rusya, Akdeniz’de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, güneydoğuda Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ve Kuzey Suriye’de de PYD/YPG yönetimiyle çevrelenmesi demektir. İşte bu sebeple Türkiye’nin beka mücadelesi, sadece bugünlük terör tehditlerinin ötesinde geleceğini de kapsamaktadır.


https://ankasam.org/abdnin-cevreleme-stratejisine-karsi-turkiyenin-firatin-dogusuna-yonelik-ezber-bozan-hamlesi/
.

Facebook Twitter Google Plus
Telefon Tablet Bilgisayar Bu website tüm cihazlarla uyumludur.