Kamu Diplomasisi Uygulama ve Araştırma Merkezi

Trump’In Suriye’Den Çekilme Kararı: Türkiye Müttefikliğinin Eşsizliğinin Sonucu

26/12/2018 19:29:19 - 26/12/2018 19:29:19 - 28470 Okunma

ABD Başkanı Donald Trump’ın 23 Aralık 2018 Pazar günü attığı bir tweetle Suriye’den askerlerini çekme kararı aldığını ve bunun da Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesinin bir sonucu olduğunu açıklaması herkesi şaşırttı. Çünkü Trump’ın bu kararı, jeopolitik teorilere, klasik dış politika analizine ve uluslararası ilişkiler disiplinine uymuyordu. Ayrıca Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile verimli görüş alışverişi sonrası askerlerini çekme kararı aldığını açıklaması ve Suriye’de DEAŞ kalıntılarını da Erdoğan’ın temizleyebilecek güçte olduğunu vurgulaması, 2014 yılından beri Türk-Amerikan ilişkilerinde süregelen kriz dönemine uymuyordu. Zira Türkiye ile ABD arasında Suriye’de PYD/YPG terör örgütü üzerinden yaşanan stratejik çıkar çatışması ve sonrasında 15 Temmuz darbe kalkışması, FETÖ terör örgütü ve liderinin Pensilvanya’da korunması, Halkbank davası, Rahip Brunson krizi, S-400 füze savunma sistemi krizi ve buna mukabil F-35 savaş uçağı projesinden dahi Türkiye’nin çıkarılması tartışmalarına varan krizler sürecinden geçen ikili ilişkiler, bir anda nasıl 180 derece tersine dönebiliyor. İşte şaşırtıcı olan nokta buydu.

Çünkü 2014 yılından itibaren kriz sürecinde olan Türk-Amerikan ilişkilerinin parametresi, Trump’ın bir tweeti ile değişebildi. Trump’ın tweeti ve Erdoğan-Trump görüşmesi, iki ülkenin stratejik kopuş noktasından tekrar müttefiklik ilişkilerine dönebildiklerini gösteriyor. Bunda ABD’nin en sonunda Türkiye müttefikliğinin eşsizliğinin farkına varmasının etkili olduğu ileri sürülebilir. Aslında tarihsel olarak Türk-Amerikan ilişkileri sürekli inişli çıkışlı bir seyir izleme niteliğini zaten barındırıyordu. Ancak bugünkü durum hem klasik dış politika kuramlarına hem de ikili ilişkilerin parametrelerine de uymuyor. Zira dış politikada bir anda 180 derecelik bir değişiklik en azından kuramsal düzeyde çok zor iken bir de buna krizler çözülmemişken ilişkilerin stratejik kopuştan müttefiklik düzeyine bir anda ulaşmasının eklenmesi durumu anlamayı daha da zorlaştırıyor.

Trump’ın ABD askerlerini çekme kararı alması hem Obama döneminden itibaren uygulanan Suriye politikasına hem de Trump’ın dış politika anlayışına ters düşmektedir. Öyle ki, Trump’ın söz konusu kararı, Obama döneminden itibaren Suriye’de askeri varlık inşa etme ve yerel müttefik olarak seçilen PYD/YPG’yi güçlendirme ve silahlandırma politikasına da ters düşüyor. Hatta Trump’ın bu kararı, 2014 yılından itibaren uygulanan Suriye politikasının da terk edilmesi anlamına geliyor. İşte bu durum klasik jeopolitik teorilere uymuyor. Çünkü Trump’ın bu kararı, kendi isteğiyle jeopolitik geri çekilme anlamına geliyor. Oysa bölgede ABD’yi böylesine bir jeopolitik geri çekilmeye zorlayan bir zorunluluk yok. O halde ABD, neden askerlerini bölgeden çekerek Suriye satrancında elini zayıflatıyor? İşte bir zorunluluk yokken ABD’nin sahadan çekilmesi hamlesi, jeopolitik açıdan açıklanamıyor. Çünkü Obama, ABD askerlerini Irak’tan çekerek nasıl ülkeyi İran nüfuzuna terk ettiyse bu sefer de Trump’ın Suriye’den çekilme kararı, ülkenin Rusya’ya terk edilmesi anlamına geliyor. İşte bunu jeopolitik kuramlar ve klasik dış politika analizi çerçevesinden açıklamak mümkün görünmüyor.

Ayrıca Trump’ın çekilme kararı, büyük yatırım yaptığı ve binlerce tır silahla donattığı PYD/YPG’yi yarı yolda bıraktığı izlenimi de vermektedir. Bununla birlikte söz konusu karar, Trump’ın kar-maliyet temelli dış politika anlayışı açısından da anlamlı gelmiyor. Çünkü Trump, daha önce maliyetli olduğu gerekçesiyle Suriye’den çekileceğini açıklamak suretiyle ABD askerlerinin sahada kalmasını isteyen Suudi Arabistan’a maliyetini zaten karşılatmışken bu çekilme kararı maliyet noktasından da açıklanamaz. Bununla birlikte ABD’nin bu politikasının Türkiye’yi kaybetme noktasına ulaştığını da vurgulamak gerekir. Bu bağlamda ABD’nin Suriye’de PYD/YPG’ye dayanarak yürüttüğü taktiksel strateji, Türkiye gibi yeri doldurulamaz müttefikini kaybetme noktasına getirmişti. İşte Trump’ın ABD askerlerini Suriye’den çekme kararını eşsiz Türkiye müttefikliğini kaybetmekten dönüş olarak değerlendirmek mümkün.

Diğer taraftan Aralık 2017 tarihinde yayınlanan “Trump Doktrini” olarak da nitelendirilen Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi’nde ABD’nin stratejik odağının kendisine tehdit olarak gördüğü Çin’e ağırlığı verme politikası bakımından da Trump’ın çekilme kararını açıklamak pek ikna edici olmuyor. Zira Obama döneminden itibaren Amerikan askeri savunma stratejisi, yönelimini Çin’e karşı Asya-Pasifik olarak konumlandırmıştı. Buna göre ABD, gücünü Ortadoğu’dan Asya-Pasifik’e kaydıracaktı. Ancak ABD’nin Suriye’deki sembolik düzeyde olan -üç bin civarı- askerini çekme kararı, gücünü Çin’e karşı Asya-Pasifik’e kaydırma gerekçesiyle de açıklanmıyor.

O halde Trump’ın son kararını ve Trump-Erdoğan uzlaşmasını ancak iki dinamikle açıklamak mümkündür. Birincisi, ABD’nin Obama döneminden itibaren izlediği politikanın Türkiye müttefikliğini kaybetmeye yol açması ve bunun da ötesinde Türkiye’yi Rusya’ya kaptırmak gibi büyük bir hatadan geri dönülmesi olarak değerlendirilebilir. İkincisi, ikili ilişkilerde krizler yaşanmasına rağmen kopmayan liderler düzeyindeki derin bağlarla açıklanabilir. Çünkü bu öyle bir bağ ki, ikili ilişkilerde 2014 yılından beri bitmek bilmeyen krizlere ve bu krizlerin birçoğunun hala çözülmemiş olmasına ve iki lider arasında söylemsel düzeyde söz düellosuna varan sert çıkışlara rağmen Trump ile Erdoğan’ın daha önce iki ülkeyi karşı karşıya getiren Suriye’de şaşırtıcı biçimde uzlaştıkları anlaşılıyor.

Peki iki lider arasındaki bu bağın dinamiği nedir? Hatırlarsanız Türkiye’de Trump’ın iktidara gelmesinden itibaren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderler düzeyinde ABD ile iyi ilişkiler kuracağı anlayışı hakimdi. Bu bağlamda Cumhurbaşkanı Erdoğan, başlangıçtan itibaren sürekli Trump ile iyi ilişkiler kurma arayışında olmuştur. Hatta Erdoğan’ın Trump ile yakınlaşmasını Pentagon ve Evanjelistlerin yanı sıra Türkiye’yi tehdit eden üslubuyla tanınan Başkan Yardımcısı Mike Pence gibi isimlerin engellediği bile iddia ediliyordu. Tabi buna karşı ABD yönetimi ve Kongre’de Türkiye gibi yeri doldurulamaz son derece stratejik müttefikin kaybedilmemesi gerektiğini savunanlar da bulunmaktaydı. Bütün bunların arasında ve kriz sürecinde Trump ile Erdoğan arasında bugünkü uzlaşmayı sağlayacak bir bağın kurulduğu anlaşılmaktadır. Buradan hareketle Trump’ın Suriye’den askerlerini çekme kararı ve Suriye’de DEAŞ kalıntılarının Erdoğan tarafından temizleneceğini açıklanmasını, iki lider arasındaki derin bağlarla açıklamak ve eşsiz Türkiye müttefikliğinin stratejik öneminin farkına varılmasına bağlamak mümkündür.

Bu bakımdan ABD’nin hatasından geri dönerek Türkiye gibi yeri doldurulamaz stratejik müttefikine ihtiyaç duyması nedeniyle tekrar işbirliği politikasına yönelmesi ve iki lider arasındaki bu derin bağın Suriye’de iki ülkeyi uzlaşmaya götürdüğü söylenebilir. Bu bağlamda Trump’ın Suriye’den askerlerini çekme kararıyla ABD’nin görünürde jeopolitik olarak geri çekildiği anlaşılsa da muhtemelen Türkiye’nin oluşacak güç boşluğunu ABD’nin yerine doldurma ve Amerikan çıkarlarını müttefiki olarak üstlenme noktasında uzlaştıkları iddia edilebilir. Hatta bundan sonraki süreçte ABD’nin yenilenen müttefiklik ilişkileri sayesinde Türkiye üzerinden Astana sürecine eklemlendiği yeni bir denklemin oluşacağı öngörülebilir.

Son tahlilde Erdoğan’ın ABD’ye “senin müttefikin ben miyim yoksa PYD/YPG mi” diye haykırışının sonucunu aldığı ve Trump’a PYD yerine kendisini müttefik olarak seçmesini kabul ettirdiği söylenebilir. Ayrıca varılan uzlaşmaya göre muhtemelen ABD’nin büyük yatırım yaptığı PYD/YPG’yi Türkiye yok etmeyecek. Ancak bunun yerine Türkiye, sınırlarında terör devleti kurulmasını engelleme politikası gereği belli bir km’lik alandan PYD/YPG’nin çıkarılması noktasında uzlaşıldığı ileri sürülebilir. Böylece Türkiye’nin güney sınırlarında terör yapılanması tehdidinin ortadan kalkması sağlanırken buna karşılık Türkiye’nin de Suriye satrancında ABD’nin müttefiki olarak politika izlemesi noktasında uzlaştıkları öngörülmektedir.

 

https://ankasam.org/trumpin-suriyeden-cekilme-karari-abdnin-turkiye-muttefikliginin-essizliginin-sonucu/

.

Facebook Twitter Google Plus
Telefon Tablet Bilgisayar Bu website tüm cihazlarla uyumludur.