Kamu Diplomasisi Uygulama ve Araştırma Merkezi

Kamu Diplomasisi, Komplo Teorileri Ve Algi Yönetimi Üzerine Örnekler

27/05/2017 16:52:22 - 27/05/2017 16:52:22 - 40369 Okunma

Kamu Diplomasisi, dış politika aracı olarak bizim ülkemizin gündemine 2007-2008 yıllarında gelmiş olmakla birlikte çok çeşitli kamu kurum ve kuruluşları tarafından enformasyon ve tanıtma faaliyetleri adı altında yerine getiriliyordu. Sonrasında devletin üst düzey isimleri tarafından "kamu diplomasisi" ismiyle dillendirilmeye başlandı. 2007-2008 yıllarında kamu diplomasisi ismiyle Türkçe bir akademik çalışma neredeyse yoktu. Dünya üzerinde "kamu diplomasisi" hususunda bir araştırma yaptığınızda en önemli kaynakların ABD kökenli olduğunu görürsünüz.

            Bizde çok yakın bir zamanda gündeme gelmiş olan kamu diplomasisinin tarihçesi, ABD'de oldukça eskiye 1965 yılına kadar gider. Yabancı kaynaklara göre kamu diplomasisi, "yabancı kamuoylarını etkileyerek, onların kendi karar vericileri üzerinde hedef ülke menfaatleri doğrultusunda karar vermeleri için baskı kurmalarını sağlamak üzerine kurulu bir stratejik iletişim yöntemidir." Bu yöntem, yabancı kamuoylarını etkileme ve yönlendirme üzerine kuruludur. Kamu diplomasisi Türkçe kaynaklarda iç ve dış kamuoyunu yönlendirme mekanizması olarak da tanımlanmıştır. Ancak iç kamuoyunu hedefleyen bir iletişim aracı olmaktan çok dışarıya yöneliktir. Zira adında bile "diplomasi" ifadesi yer almaktadır. Yani esas hedef kitle, tam olarak yabancı kamuoylarıdır.

            Peki, kamu diplomasisi çalışmaları alanına hangi konular girmektedir? Yabancı basın mensuplarını hedefleyen enformasyon faaliyetleri, yabancı turistleri hedefleyen turizm ve tanıtma faaliyetleri, yabancı öğrencileri hedefleyen eğitim faaliyetleri, yabancı hedef kitle için hazırlanan televizyon, radyo ve internet yayınları, yardım faaliyetleri ve yabancı ülkelerde yaşayan Türk veya akraba toplulukları örgütlemeye çalışan lobicilik faaliyetleri bu hususlar içerisinde yer almaktadır.

            Yabancı kaynakları taradığımızda; AB, İngiltere, Çin, Rusya, İran ve ABD'nin kamu diplomasi hususuna oldukça önem verdiği görülmektedir. AB 1999 yılında Avro lansmanı yönünde kapsamlı bir çalışma yapmış, 2000’li yılların başında AB şüpheciliği eğilimine karşı bazı programlar yürütmüştür. Bir çok Avrupalı AB fikrine alışkın olmadığından kamu diplomasisi faaliyetleri önem kazanmış ve AB bu işe çok fazla kaynak ayırmıştır.

            İngiliz kamu diplomasisi de ticaret, eğitim, kültür ve din gibi pek çok alana yayılmıştır. İngiliz Dışişleri Bakanlığı, diplomasi ayağını, “British Counsil” kültür ayağını, “BBC World Service” ise medya ayağını yürütmektedir. Bu üçü arasında da çok dengeli bir koordinasyon vardır. İngiliz kamu diplomasisi anlayışı hakkında şunları da söylemekte fayda vardır: Bilinen kamu diplomasisi anlayışı bir ülkenin (kaynak ülke) yabancı kamuoylarını hedeflemesidir. Esasen bu anlayış klasik kamu diplomasisi anlayışı olarak adlandırılmaktadır. İngiliz kamu diplomasisi anlayışında ise sivil toplum kuruluşları ön plana çıkmaktadır. Yani, herhangi bir ülke kamuoyunun yabancı ülke kamuoyunu hedeflemesidir. Bu ise modern kamu diplomasisi anlayışı olarak tanımlanmaktadır.

            Bir diğer örnek de Çin Halk Cumhuriyeti. Çin de kamu diplomasisi konusunda oldukça gayretli bir ülkedir. Çin kamu diplomasisine en fazla kaynak ayıran ülkelerden biridir. Çin yönetiminin kendisini dünyaya olumlu yönde gösterme konusunda hedefleri mevcuttur. Bunun en dikkate değer örneği 2008 Pekin olimpiyatları olmuştur. Çin, barışçıl kalkınmakta olan güvenilir bir ülke imajı çizmeye çalışıyor. Yine Çin sineması vasıtasıyla çok ciddi faaliyetlerin yürütüldüğü de bilinmektedir.

            Rusya ve İran ise yabancı dilde radyo ve televizyon kanallarıyla kamu diplomasisi faaliyetlerini yürütmektedir. İran özellikle Al Alam News Channel ile Arap Şii dünyasını hedef kitle olarak benimsemiş ve bölgedeki tüm Şiileri bu yöntemle etkileme çabalarını sürdürmektedir.

            ABD kamu diplomasisi anlayışı ise bizim algıladığımız enformasyon ve tanıtma faaliyetlerinin boyut değiştirmiş hâlidir. Şöyle ki: ABD kamu diplomasisi faaliyetleri, bilinen enformasyon ve tanıtma faaliyetlerinin yanı sıra çok çeşitli farklı argümanları da kullanmaktadır. Ancak ne yazık ki bu argümanlar, kanıtlanana kadar komplo teorisi boyutu dışına çıkamayacaktır.

 

--Komplo Teorileri--

            Komplo teorisi, bir olayın kamuoyu tarafından bilinen yönlerinden başka bilinmeyen asıl yönlerinin olması iddiası şeklinde tanımlanabilir. Orta Doğu coğrafyasında çokça duymakta olduğumuz hatta duymaya alıştığımız bir söylemdir. Esasen toplumsal bir olayı anlamlandıramadığımız zaman hemen komplo teorisi kurup bu şekilde aklımızdakileri anlamlandırmaya çalışırız.

            1990'lı yıllarda ABD'nin PKK'ya yardım ettiği bir komplo teorisiydi. Bugün PKK-PYD-HPG terör örgütüne alenen yardım ettiği hepimizin malumudur. Artık komplo teorisi değildir. Yine devletin içerisinde çeşitli millî olmayan yapıların bulunduğu yönündeki komplo teorisi, FETÖ terör ve ihanet şebekesiyle gün yüzüne çıkmıştır. Bugün gerçekliği ortaya çıkmış, bir zamanlar komplo teorisi olarak sınıflandırılan pek çok güncel örnek ortaya konulabilir. Biz konuyu Kamu Diplomasisi bağlamında ele alacak olursak bazı noktalara temas etmek gerekecektir.

            ABD'nin Irak'ı işgal etmek için kullandığı "Irak'ta kitle imha silahlarının bulunduğu" yönündeki kamu diplomasisi argümanlarına bütün dünyanın inandırılması, müdahale için gerekli ikna mekanizmalarının çalıştırılması ve neticesinde Irak'ın işgal edilmesi. Bugün bu iddianın yalan olduğu ortaya çıkmış ancak olan olmuştur.

            Irak'ta Türk askerinin kafasına çuval geçirilmesi hadisesinin ardından Türk toplumunda artan ABD karşıtlığını azaltmak amacıyla Türkiye lehine (Türkiye'nin ABD'ye galip geldiği) bazı kitapların yazdırıldığı, bazı sinema ve dizi filmlerin yaptırıldığı, bu kaynakların bir kamu diplomasisi argümanı olarak ABD tarafından Türk toplumu üzerine başarılı bir şekilde uygulandığı bir komplo teorisidir. Ancak bu çalışmalardan sonra yapılan kamuoyu yoklamaları, Türkiye'de ABD karşıtlığının azaldığını ortaya koymuştur.

            Yine ABD'de Hollywood Sineması çok önemli bir kamu diplomasisi aracı olarak mükemmel işlemektedir. Soğuk Savaş yıllarında sinema filmlerinde Moskova'nın kış günü soğuk ve karlı görüntüsü, insanlarda o dönem SSCB hakkında hep aynı itici algının oluşmasına sebep olmuştur.

            Rombo'nun Afganistan'ı SSCB'den kurtarmaya çalışması ise o zamanlar Müslüman dünyaya verilen sıcak bir mesaj olarak algılanmıştır. Dünyayı defalarca kurtaran Süperman'in ABD'nin dünya dışı varlıklara karşı dünyayı savunacak tek kuvvet olduğu algısı neredeyse bütün ülke kamuoylarını etkilemiştir.

            Örnekleri çoğaltabiliriz...

 

--Algı Yönetimi Üzerine Örnekler--

            Bir uyarıcının duyu organları tarafından fark edilmesine algı denilmektedir. Algı yönetimi ise uyarıcının belirli bir amaç doğrultusunda algıyı yönlendirmesi için kullanılması durumudur. İnsanın algıları gördüğünü, duyduğunu, kokladığını, hissettiğini ve tattığını anlamlandırıp buna karşı tepki ve savunma mekanizmalarını geliştirmesi süreçleriyle çalışır.

            Yakın tarihimize baktığımızda 12 Eylül 1980 yılında yapılan askerî darbe Türk Silahlı Kuvvetlerinin emir komuta zinciri içerisinde gerçekleştirdiği başarılı olmuş bir girişimdir. Akabinde tüm siyasiler tutuklanmış, yargılanmış ve hüküm giyerek siyasetten men edilmiştir. Peki, bu sürecin nasıl başarıya uğradığı ve hangi algılarla beslendiği gözlerden kaçmaktadır. O dönemi yaşayanlar, her gün terör ve anarşi neticesinde yüzlerce insanın öldüğü, kimsenin güvenlik endişesiyle sokağa çıkamadığı ve askerin gelip kendilerini bu kötü durumdan kurtarması gerektiği algılarıyla beslenmiştir. Netice itibariyle 15 Temmuz Hain Darbe Teşebbüsünde olduğu gibi kimse sokağa çıkmamış, silaha, tanka ve savaş uçağına karşı koymamıştır. Askerî yönetim tarafından 1982 yılında hazırlanan Anayasa ise yüzde 91,4 evet oyu alarak büyük bir kabul görmüştür. Darbe Anayasasına toplumun bu denli teveccühü göstermesinin altında yatan algılar ise ayrıca incelenmelidir.

            Teknolojinin gelişmesi ise algı yönetimlerini başka bir boyuta taşımıştır. 1990'lı yıllarda ilk özel televizyonun kurulması ve özel radyo yayınlarının başlamasıyla yazılı kaynakların etkinliği zayıflamış, görsel ve işitsel medya popülerliğini artırmıştır. 28 Şubat Süreci daha dün gibi hafızalarda tazeliğini korumaktadır. Aczimendilerin zikir ayinleriyle başlayıp biten ana haber bültenleri, demokrasi ve cumhuriyetin elden gittiğini haykıran enkırmenler, Hizbullah tarafından işlenen cinayet serileri ve benzer bir dizi hadise kamuoyunun algılarını belirli bir strateji ve plan dâhilinde yönetmekteydi.

            Arap Bahar'ı olarak adlandırılan, bütün Arap coğrafyasında insanların özgürlük, demokrasi ve insan hakları talebiyle ayaklandığı, kukla diktatörlerin domino taşı gibi devrildiği sürecin arkasında nasıl bir algı yönetimlerinin hakim olduğu bilinmiyor ancak sosyal medya hesaplarının bu süreçte nasıl kullanıldığı ve kitleleri nasıl harekete geçirdiği az çok tahmin ediliyor.

--Sonuç--

            İletişim teknolojilerinin gelişmesi; kamu diplomasisi, stratejik iletişim ve algı yönetim tekniklerinin de gelişmesine sebep olmuştur. Bu çerçevede bizim klasik yaklaşım sergilediğimiz enformasyon ve tanıtma stratejisinin yeniden ele alınması gerekmektedir.

            Kitle iletişim araçlarından yazılı (gazete-dergi), görsel (televizyon) ve işitsel (radyo) basının egemen olduğu dönemler geride kalmış, artık insanların sadece hedef kitle olarak sınırlı kalmadığı bazen kaynak olarak da ön plana çıktığı, sosyal medyanın egemen olduğu yeni bir dönem başlamıştır.

            Tüm iletişim stratejileri kendisini yeni medya düzeni doğrultusunda güncelleme gereği duymuş ve bu konular üzerine bilimsel araştırmalar ön plana çıkmıştır. Önümüzdeki dönem çeşitli toplum mühendisliği uygulamalarının iletişim yöntem, strateji ve araçlarıyla uygulamaya konulduğu bir dönem olacaktır.

 

Uğur Ülgen, Edirne BYEGM

 

.

Facebook Twitter Google Plus
Telefon Tablet Bilgisayar Bu website tüm cihazlarla uyumludur.