Kamu Diplomasisi Uygulama ve Araştırma Merkezi

Türkiye’Nin Kudüs’Te Diplomasi Atağı

15/01/2018 10:45:30 - 15/01/2018 10:45:30 - 35420 Okunma

Yrd. Doç. Dr. Muharrem EKŞİ • Kırklareli Üniversitesi Kamu Diplomasisi Merkezi Müdürü

6 Aralık 2017 tarihinde ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyan kararını açıklaması, ABD’nin uluslararası toplum ve kamuoyunu umursamadan sert gücüne dayalı politika izleyeceğini tekrar gösterdi. Ancak bu sefer ABD, ikinci süper güç karşısında yenilgiye uğradı. Küresel siyasette ABD’den sonra ikinci süpe rgüç olan dünya kamuoyu, Trump’ın bu provokatif ve uluslararası toplumu umursamayan, ben yaptım oldu anlayışıyla hareket eden yaklaşımını, ABD’yi uluslararası toplumda yalnızlaştırarak cezalandırdı. Zira Trump’ın tehditlerine rağmen önce BM Güvenlik Konseyinde yalnız kalan ABD, Genel Kurul oylamasında büyük çoğunluğun 128 ülkenin vetosuyla karşılaşarak uluslararası toplum tarafından yenilgiye uğratıldı. Bu aynı zamanda artık iyice belirginleşmeye başlayan ABD sonrası dünyanın oluşmaya başladığının da bir göstergesi oldu. ABD’nin karşı karşıya kaldığı bu durum aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sloganlaşan meşhur ‘dünya 5’ten büyüktür’ söyleminin de en somut sonuçlarından biridir.

EN HIZLI TEPKİ, YOĞUN FAALİYET

Trump’ın bu tartışmalı Kudüs kararı karşısında en hızlı tepki veren ve yoğun bir diplomasi izleyerek karşı koyan ülke Türkiye olmuştur. Oysa İran’ın Trump’ın verdiği bu tacı gole dönüştürmesi bekleniyordu. Ancak İran’ın ABD’nin hedef noktasında olması ve tekrar ABD’yi üzerine çekmemek için düşük profilli bir politika izlemeyi tercih ettiği anlaşılmaktadır. Türkiye ise İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) dönem başkanı olmasından da faydalanarak kısa bir sürede yoğun telefon diplomasisi izleyerek 13 Aralık tarihinde İİT’yi İstanbul’da Kudüs gündemli olağanüstü toplantıya çağırarak çok taraflı yoğun diplomasi trafiğini başlatmıştır. İİT, Trump’ın kararına karşı, Doğu Kudüs’ü Filistin’in işgal altındaki başkenti olarak tanımıştır. Böylece İİT, bir yandan ABD’nin uluslararası hukuku ihlal eden kararına uluslararası hukuk çerçevesinde cevap vermiş öte yandan ABD’ye karşı uluslararası tepkiyi ortaya koymuştur. Bütün bir Kudüs’ü değil de Doğu Kudüs’ü başkent tanımasıyla İİT, Kudüs’ün Müslümanların olduğu kadar Hristiyanların da Musevilerin de ibadetgâhı olduğunu tanıyarak uluslararası toplumun desteğini kazanmayı bilmiştir. Nitekim ardından BM’de yapılan oylamada İslam ülkelerinin yanında diğer ülkeler de büyük bir çoğunlukla Trump’ın kararını veto ederek süper güç ABD’nin diğer süper güç olan dünya kamuoyu tarafından yenilgiye uğratılması sağlanmıştır.

İşte küresel siyasette ikinci süper güç olan dünya kamuoyunu, kamu diplomasisiyle harekete geçiren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın izlediği çok taraflı ve yoğun proaktif diplomasisi olmuştur. Temel önermesi kamuoyu desteğini alma olan kamu diplomasisi, küresel siyasette uluslararası toplumu kazanma politikası olarak 2000’lerde tekrar ön plana çıkmaya başlamıştı. Türkiye de geç de olsa küresel siyasette kamu diplomasisinin önemini keşfetmiştir. Nitekim Türkiye, 2003 yılından itibaren kamu diplomasisini dış politikasının ana eksenlerinden biri haline getirmiş ve kurumsal yapılanmasını 2010’da tamamlamıştı. Böylece Türkiye, TRTWORLD, Anadolu Ajansı, Kızılay, TİKA, Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı ve Yunus Emre Enstitüsü Türk Kültür Merkezleriyle yoğun kamu diplomasisi politikası izlemeye başlamıştı.

ULUSLARARASI TOPLUMUN LİDERLİĞİ

Trump’ın tek taraflı ve uluslararası toplumu umursamayan politikasına karşı Türkiye, kamu diplomasisi politikasıyla üç büyük din mensupları için kutsal olan Kudüs konusunda uluslararası toplumu bir bütün olarak kazanmaya yönelik çok taraflı diplomasi izleyerek ABD’ye karşı uluslararası toplumun tepkisini hem İİT hem de BM’de örgütleyerek bir nevi uluslararası muhalefetin liderliğini yürütmüştür. Bu bağlamda Türkiye, ABD’nin sert gücüne karşı yumuşak güç olan dünya kamuoyu ile meydan okuyabilmiştir. Böylece uluslararası toplum ve kamuoyunun desteğini gerektiren konularda yumuşak gücün sert güce karşı galebe çalacağı bir kez daha Kudüs olayında kendini göstermiştir. Ayrıca Kudüs diplomasisi, Türkiye’yi küresel bir aktör olarak tekrar küresel siyasetin aktörlerinden biri haline getirmiştir. Son tahlilde Kudüs diplomasisi, Türkiye’nin küresel siyaseti yönlendirebilecek yumuşak güç olduğunu göstermiştir. Bu bağlamda Türkiye’nin dış politikadaki başarısının çok taraflılığa, yumuşak güç ve kamu diplomasisi izlemesine dayandığı bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bu nedenle Türkiye’nin dış politikasını yumuşak güç, kamu diplomasisi ve çok taraflı diplomasi eksenlerine oturttuğunda küresel düzeyde bir aktör haline geleceği ileri sürülebilir.

https://www.yenisafak.com/hayat/turkiyenin-kuduste-diplomasi-atagi-2994148

.

Facebook Twitter Google Plus
Telefon Tablet Bilgisayar Bu website tüm cihazlarla uyumludur.