16/06/2025 14:51:17 - 16/06/2025 14:51:17 - 1294 Okunma

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Barış Diplomasisinin Kodları: İsrail-İran Savaşını Durdurmanın Ötesinde Savaş Sonrası Ortadoğu Güç Dengelerini Dizayn Etmeye Yönelik Oyun Kurucu Hamle Mi?

Prof. Dr. Muharrem EKŞİ

Kırklareli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı

Uluslararası İlişkiler disiplininde klasik güç dengesi kuramı, uluslararası sistemde ya da bir bölgede bir devletin güçler dengesini bozacak nitelikte güçlenmesi karşısında diğer devletlerin onu dengelemek için ittifak kuracağı varsayımına dayanmaktadır. Bu yaklaşım, güçler dengesinde hegemonya arayışını sınırlandırma ve yükselen güce karşı birleşme mekanizmasının devreye gireceği öngörüsüyle işlemektedir. İsrail’in 13 Haziran 2025 tarihinde İran’a yönelik saldırıları, Ortadoğu’daki güçler dengesini bozacak nitelik ve kapasitede olması nedeniyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, savaşın hemen ikinci gününde proaktif bir şekilde hareket ederek telefon diplomasisiyle öncelikle savaşı durdurmaya yönelik barış çabalarını başlatmıştır.

İsrail’in İran Genelkurmay Başkanı, Devrim Muhafızları Komutanı, Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı, Nükleer Program Başkanı başta olmak üzere hava kuvvetleri komutanı ile 20 civarında komutan ve 14 civarında nükleer fizikçi bilim insanı ve akademisyenlerini öldürmesi, kurmay aklın yok edilmesini amaçlayan uzun vadeli darbe indirmeye yöneliktir. Bu saldırıların yanında İsrail’in İran füze üsleri, füze geliştirme ve nükleer tesislerine yönelik saldırıları da devam etmektedir. Ancak İran kurmay aklının yok edilmesi, kısa vadede karşı saldırı kapasitesini yok etmeye yönelik olsa da uzun vadede İran gücünün zayıflatılmasını kapsamaktadır. Kurmay aklının yok edilmesini Almanya örneği ile açıklamak daha dikkat çekici olacaktır. Almanya Birinci Dünya Savaşı sonunda neredeyse tarumar edilmiş bir ülke haline getirilmişti, ancak kısa bir sürede güçlenerek İkinci Dünya savaşını çıkarak düzeyde büyük bir güç haline gelebilmişti. Savaş sonrası bir nevi buldozerle dümdüz edilmiş gibi olmasına rağmen yine kısa bir sürede dünyanın en büyük ekonomik güçlerinden biri olarak yükselmiş ve Avrupa Birliği’nin motor gücü olabilmiştir. İşte Almanya’nın iki defa dünya savaşlarında tahrip edilmesine rağmen tekrar güçlenmesini sağlayan bilim ve teknolojiyi üretecek kurmay aklıydı.

Bu nedenle İsrail, İran’ın tekrar ayağa kalkmasını ve güçlenmesini önlemeye yönelik saldırılar düzenlemiştir. Tesislerine düzey devlet erkânına, savaşacak komutanlarını ve nükleer silah üretecek bilim insanlarına, füze geliştirme, uranyum zenginleştirme ve nükleer silah üretecek tesislerine yapılan hedefli nokta atışlı saldırılar, İsrail’in uzun vadeli İran gücünü yok etme ve sınırlamayı amaçladığını göstermektedir. Buradan hareketle İsrail’in önleyici saldırı olarak nitelendirdiği konsept, İran’ı bölgede uzun vadede güçler dengesi denkleminden çıkarma hedefini içermektedir.

Ortadoğu güçler dengesinde İran’ın denklemden çıkması en başta Türkiye’yi olumsuz etkileyecek hususlar ihtiva etmektedir. Zira İran’ın devre dışı kalması, bölgede askeri güç bakımından Türkiye ile İsrail’in öne çıkması demektir. Bu da Türkiye ile İsrail’in karşı karşıya gelme riskinin artacağı yeni Ortadoğu jeopolitiğine işaret etmektedir.

Zaten Esad sonrası Suriye’de Türkiye ile İsrail’in karşı karşıya geldiği bir fragman söz konusu olmuştu. Suriye’de Türkiye ile güç mücadelesine giren İsrail, bir yandan Golan tepelerinden Şam’a 15 km yakınlaşmaya çalışırken öte yandan Dürziler üzerinden bölgede kalıcı olma arayışına girmişti. Ancak İsrail’in Dürzileri Şam güneyine yerleşmek için piyon olarak kullanma politikası, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın azınlıkları kapsayıcı şekilde koruyan tutumu ile akim kalmıştır. Buna rağmen İsrail’in Suriye’de Türkiye’nin olası üs kuracağı bölgeleri bombaladığını hatırlarsak iki ülkenin karşı karşıya gelme riskinin İran’ın zayıflamasıyla artacağı daha iyi anlaşılacaktır.

Ortadoğu’da güçler dengesinin İsrail’in saldırılarıyla köklü biçimde değişeceğini çok hızlı önceden öngören Cumhurbaşkanı Erdoğan, ön alıcı bir şekilde hareket ederek proaktif barış diplomasisi yürütmeye başlamıştır. Bu minvalde savaşın hemen ikinci gününde Cumhurbaşkanı Erdoğan başta bölgenin en büyük ekonomik gücü olan Suudi Arabistan veliaht prensi Muhammed bin Selman, bölgenin kadim ülkesi Mısır, ardından Ürdün, Umman, Suriye liderleriyle telefon diplomasisi yürütmekle birlikte İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif ve ABD Başkanı Donald Trump ile de görüşerek küresel ve bölgesel aktörleri devreye sokmuştur.

Türkiye’nin bu proaktif ve çok taraflı diplomasisi, İsrail-İran savaşında barış görüşmelerine ivme kazandırmış ve Rusya Devlet Başkan Putin de arabulucu olarak öne çıkmak istemiştir. ABD Başkanı Trump da savaşı durdurmaya yönelik sürdürülen diplomatik görüşmelere üçüncü günde olumlu sinyaller vermeye başlamıştır. Dolayısıyla bir yandan İsrail-İran savaşı sürerken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın proaktif bir şekilde barış diplomasisini ilk önce başlatmasıyla diplomatik görüşmelerin hız kazandığı görülmektedir.

Sonuç olarak İsrail’in İran’a başlattığı saldırılara uzun bir süreden beri hazırlandığı ve planlamasını yaptığı özellikle nokta atışı saldırıları ve İran içindeki istihbaratı açıkça göstermektedir. İsrail’in Tahran’da dron üssü kurması ve üst düzey yöneticilere yönelik nokta atışı saldırıları hem istihbarat üstünlüğünü hem de uzun bir hazırlık sürecini ortaya koymaktadır. Bu bağlamda İsrail’in bu saldırıları, kısa vadeli değil uzun vadeli sonuçlar doğurmaya yöneliktir. İsrail’in nihai hedefinin İran’ın hem nükleer silaha sahip olmasının önünü uzun vadeli kesme hem de bölgesel güç denkleminden çıkarma olduğu ileri sürülebilir.

Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail’in bu uzun vadeli bölgeyi yeniden dizayn etme oyununu öngörüp proaktif bir şekilde bölgesel aktörlere ağırlık verdiği barış diplomasisi yürütmesi, İsrail’in politikaları için oyun bozucu olabilir. Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yürüttüğü barış diplomasisinin Ortadoğu’da İsrail’e karşı bölgesel denge arayışına yönelik yeni bir oyun kurucu hamle özelliğini taşıdığı iddia edilebilir. Çünkü uluslararası ilişkilerdeki geleneksel güçler dengesi teorisinde olduğu gibi Ortadoğu’da İran’ın zayıfladığı ve İsrail’in tabi ki ABD’nin koşulsuz desteğiyle güçler dengesini bozacak şekilde güçlenmesi olasılığı, bölge ülkeleri için dengeleme stratejisini öne çıkarmaktadır. İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da güç dengesi kuramına göre barış diplomasisi stratejini bu minvalde yürüttüğü anlaşılmaktadır.

Analiz Diplomasi

Facebook Twitter Google Plus
Bilgi Yönetim Sistemi
Erasmus Koordinatörlüğü
Bologna Eşgüdüm Koordinatörlüğü
Elektronik Belge Yönetim Sistemi
Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı
Performans Analiz Sistemi
Öğrenci E-posta Girişi
Personel E-posta Girişi
Trakya Üniversiteiler Birliği
Kalite Geliştirme Koordinatörlüğü
KLU Mezunlar Portalı
Öğrenci Bilgi Sistemi