KİTAP TAHLİLİ: Muharrem Ekşi, Kamu Diplomasisi ve Ak Parti Dönemi Türk Dış Politikası, Siyasal Kitabevi, Temmuz 2014, ISBN: 9786054627776
Mustafa Kaan SAYGILI
Kırklareli Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler 4. Sınıf Lisans Öğrencisi
Soğuk Savaş sonrası dönemde küresel sistemin sivil toplum temelli yeniden yapılanmaya başlaması ve bu yapılanmanın da devletler üzerinden değil sivil aktörler üzerinden gerçekleşmesi ile devletlerin etkisinde bir azalma görülmüştür. Uluslararası ilişkilerin geçirdiği dönüşümler dikkate alınarak devletlerin yeni dış politika araçlarına yönelmesi, devletlerin dönüşen küresel siyasete uyum sağlama çabalarından biri olarak kamu diplomasisi, üzerine ilk çalışmaların başladığı 1965 yılında ortaya çıkmıştır. Devletlerin dış politikalarının yeni bir aracı ve yöntemi olan kamu diplomasisi yaklaşık 50 yılda gerçekleşen dönüşümlerin bir ürünü olmuştur.
Birinci bölümde kamu diplomasisinin kuramsal ve kavramsal çerçevesi anlatılmıştır. İkinci bölümde kamu diplomasisi tanımlanmış ve önemli araçları, yöntemleri ele alınmıştır. Üçüncü ve son bölümünde ise ilk iki bölümde oluşturulan temel üzerinde Türk kamu diplomasisi Ak Parti dönemi çerçevesinde anlatılmıştır. Ayrıca içerik haritalarla, tablolarla ve kitabın sonuna eklenen Ak Parti Döneminde İmzalanan Kültür Antlaşmaları ve Kültür Enstitülerinin Ülkelere Göre Dağılımlarının yer aldığı eklerle genişçe değerlendirilmiş, zenginleştirilmiştir.
Ekşi, bu çalışmada temel sorun olarak kamu diplomasisinde eksik olan kuramsal ve kavramsal çerçeveyi anlamlandırmak ve literatürde var olan eksikleri kapatmak ve geliştirmek şeklinde belirlemiştir. Kuramsal çerçevesini uluslararası ilişkilerin ana akım teorilerinden olan konstrüktivizm temelli inşa etmiş, kavramsal olarak ta yumuşak güç, diplomasi, kamuoyu ve sivil toplum olarak dört kavram üzerinde geliştirmiştir. Buna göre kamu diplomasisi, yumuşak güce dayanan sivil toplum temelli, kamuoyu- odaklı yeni diplomasi tarzı[1] olarak tanımlanmıştır. Klasik diplomasinin günümüzde dönüşen siyasette meseleleri ele almada çoğu zaman yetersiz kalması nedeniyle ortaya çıkan kamu diplomasisi, geleneksel diplomasi ile birlikte yürütülmekte ve tamamlayıcısı olmaktadır. Kamu diplomasisi sivil alana yönelik diplomat olmayan aktörler üzerinden diplomasinin yürütülmeye başlaması yönüyle klasik diplomasiden ayrılmaktadır. Küreselleşmenin artmasıyla birlikte devlet-dışı aktörler, sivil toplum, sosyal medya öne çıkmaya başlamış, diplomatlarla, gizliden gizliye, kapalı kapılar ardında yürütülen diplomasi anlayışının yerine yabancı kamuoyları başta olmak üzere medya üzerinden toplumları etkileme stratejisi izlenmeye çalışıldığı anlatılmıştır. Teknolojik gelişmeler, sosyal olayların ve meydana getirdiği değişim ve dönüşümün sebepleri değil, itici gücü[2] olarak değerlendirilmiştir. Teknolojide gerçekleşen devrim niteliğindeki gelişmeler, yeni iletişim araçlarının küresel siyasette rol alması ile devletlerin ilgisi bu alana yönelmiştir. Nye’ın çerçevesini oluşturduğu yumuşak güç kavramını devletler kamu diplomasisi bağlamında değerlendirmeye tabi tutmuş, buna göre stratejiler geliştirmeye başlamış ve yeni diplomasi arayışları içerisinde yeni araçlar ve yöntemler vasıtasıyla geliştirmeye, uygulamaya başlamışlardır. Eserde diplomasinin evveliyatına da değinilmiş ve tarihsel süreç içerisinde diplomasinin dönüşümü anlatılmıştır. Hükümetlerin medyayı günümüzde kamu diplomasisi anlamında yoğun ve etkili kullanmaya çalışmakta, ülkenin hikâyesini, tanıtımını, pazarlamasını yapmaya çalışmakta olduğu belirtilmiştir. Dördüncü güç olarak nitelendirilen medya- kamuoyu- artan önemine binaen gelişim göstermiş ve yeni küresel enformasyon, bilgi çağına adapte edilmiş ve devletler medyayı kendilerini başka toplumlara anlatmanın yolu olarak görmüşlerdir.
İkinci bölümünde kamu diplomasisinin tanımsal sorunu üzerinde durulmuş, daha önce oluşturulan tanımlar üzerinden çıkarımlarda bulunulmuş, kavramın eksik yönleri tespit edilerek asıl tanımın ortaya çıkarılması sağlanmıştır. Bu bağlamda kamu diplomasisi, yumuşak güç, diplomasi, kamuoyu ve sivil toplum olmak üzere dört ilişkili kavramla temellendirildikten sonra yumuşak güce dayanan, kamuoyu odaklı ve sivil toplum temelli yeni diplomasi tarzı[3] şeklinde tanımlanmıştır. Kamu diplomasisi geleneksel diplomasiden aktörler ve uygulanan yöntemlerle ayrılmaktadır. Yeni iletişim araçlarının yanında iletişim yöntemleri olarak haber yöntemi, gündem belirleme yöntemi ve çerçeveleme yöntemleri diplomasinin yeni yöntem ve mekanizmaları olmuştur. Diğer yandan halkla ilişkilerin imaj-prestij yönetimi, algı yönetimi ve ulus- markalama yöntemleri yeni dış politika araçları olarak yaygınlaşmaya başlamıştır. İletişim araç ve faaliyetleri çerçevesinde savunuculuk tekniği ile ülke tarihi, kültürü, vizyonu ve dış politikası anlatılmıştır. Bu teknikle devletler dış politikalarının müdafaasını yapmaya çalışmaktadırlar. Enformasyon, tanıtım, dinleme faaliyetleri, değişim programları, kültür- sanat faaliyetleri ile kamu diplomasisi dış politikaya yeni araç ve mekanizmalar getirerek diplomasinin araç ve yöntem bakımından çeşitlendiği vurgulanmıştır. Kültür diplomasisi, dini diplomasi, yurttaş-vatandaş diplomasisi yoluyla da devletlerin tekelinde olan diplomasi çeşitlenmiş ve sivil aktörler yoluyla da artık uygulanmaya başlanmıştır.
Eserin üçüncü bölümü Türk kamu diplomasisine ayrılmış, kamu diplomasisi bağlamında dönüşen ve küresel siyasete uyum sağlamaya çalışan Ak Parti dönemi dış politika anlayışı geniş çerçevede ele alınmıştır. Kamu diplomasisine modern anlamda ve devlet politikası olarak ilk defa 2000’li yıllarda Ak Parti döneminde geçen Türkiye, ilk olarak kurumsallaşma faaliyetlerini gerçekleştirmeye çalışmıştır. Bunun da temelini zihniyet değişimi olarak bölüme başlangıcı yapılan Ak Parti hikâyesi ile anlatılmıştır. Bu bağlamda genelde Ak Parti yönetimini besleyen zihinsel dünya özelde Davutoğlu’nun felsefi, düşünsel ve stratejik anlayışının Yeni-Osmanlıcılık [4]olarak şekillenmesi olduğu ileri sürülmüştür. Bu anlayış, Osmanlı İmparatorluğu’nun bakiyesi bir devlet olarak Türkiye’nin büyük güç olma idealine dayanmakta ve bölgesel, küresel aktör olma iddiasında olan Türkiye bu anlayışla yeni statü talebi anlayışını da yansıtan bir kavramdır.
Bu dönemde dış politika söylemleri merkez ülke, bölgesel güç, akil ülke, yumuşak güç, ritmik diplomasi, donör ülke, model ülke, komşularla sıfır sorun, çok kulvarlı/boyutlu dış politika gibi kavramlarla süslenmiştir. Kamu diplomasisi çerçevesinde Ak Parti liderleri, Türkiye’nin yönetiminde zihniyet dönüşümünün gerçekleştiğini iddia ederek artık güvenlik bakış açısıyla değil kazan-kazan stratejisi temelinde yumuşak güç odaklı ilişkilerin yürütüleceği yönünde bir perspektif ortaya koymuşlardır. Bu bağlamda 1 Mart 2003 tezkeresinin mecliste reededilmesi, İslam Konferansı Örgütü’ne Türkiye’den Ekmeleddin İhsanoğlu’nun seçilmesi, Ekim 2005 yılında AB’nin Tüğrkiye’nin üyelik müzakerelerini başlatması, Davos’ta ve sonrasında Mavi Marmara krizinde Türkiye’nin İsrail’i ağır bir şekilde eleştirmesi Türkiye’nin bölgede değişen imajına uygun biçimde izlediği politikayı yansıtmaktadır. Müslüman demokrasi kimliği, seküler rejim ve Batılı yaşam tarzı Türkiye’nin yumuşak güç imajını artıran unsurlarıdır.
Türk dış politikasının görünmez eli olan yumuşak güç politikalarının da bir değerlendirmesinin yapıldığı eser de ritmik diplomasi, vize politikası, komşularla sıfır sorun politikası, Ermenistan’la normalleşme açılımı ve Medeniyetler İttifakı Girişimi incelenmiştir. Bu politikaların Türkiye’nin kimliğine, imajına olumlu katkı yaptığına değinilerek genel olarak ülkenin yumuşak gücü artmış, Medeniyetler İttifakı Girişimi özellikle ülkenin uluslararası imajı, model ülke rolü ve sağlanan meşruiyetle İslam-Hıristiyan çatışmalarında arabuluculuk rolüne alan açtığı[5] ifade edilmiştir. Türk kamu diplomasisinin en büyük faaliyet alanı olan Medeniyetler İttifakı Girişimi, Türkiye’nin özgün politikalarından ve imaj-prestij yönü ve ülkeye yaptığı katkı açısından en anlamlı girişimi olmuştur.
AK Parti döneminde kamu diplomasisi temelli olarak yeni kurumlar oluşturulmuş, var olan kurumlar dönüşüme tabi tutulmuş ve yeni yumuşak güç aktörleri ortaya çıkmıştır. Bu anlamda Dışişleri Bakanlığı yeni dış politika anlayışı çerçevesinde yeniden yapılandırılmıştır. Bu yeniden yapılanma çerçevesinde bilgiler kitapta genişçe verilmiş, kamu diplomasisi boyutu üzerinde inceleme yapılmıştır. Başta Dışişleri Bakanlığı ve bünyesindeki genel müdürlükler, Diplomasi Akademisi Başkanlığı ve Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü’nün görev tanımları ve faaliyetleri analiz edilmiştir. Bu çerçevede 2009 yılında kurulan ve Türkiye’nin ilk kültür elçiliği olan Yunus Emre Enstitüsü’nün kültürel, toplumsal boyutları, faaliyetleri, gerçekleştirdiği ve hedeflediği projeleri ele alınmıştır. Türkoloji Projesi, Türkçe Seçmeli Yabancı Dil Projesi, 100 Türkiye Kütüphanesi Projesi gibi projeler kitapta incelenmiştir. Bunların yanında Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı’nın (YTB) kurumsal yapısı ve faaliyet alanları konusunda bilgi verilmiştir ve YTB adı altında uluslararası öğrencilere verilen Türkiye Burslarının tıpkı ABD’nin Fulbright bursu gibi en büyük kamu diplomasisi faaliyetlerinden biri olarak değerlendirilmiştir. Başbakanlık Türkiye İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) kamu diplomasisi anlayışına uygun olarak yeniden yapılandırılmıştır. İnsani Dış Yardım Diplomasisi anlamında Türkiye’nin bu yardımlarla donör ülke olma politikası ve küresel aktör olma iddiasının yattığı belirtilmiştir.[6]Son olarak TRT’nin de değişen küresel sistemde Türkiye’nin tanıtımı ve ülkenin hikâyesini doğrudan anlatan bir yapı şeklinde dönüştürülerek ve çeşitli dillerde yaptığı yayınlarla kamu diplomasisine verdiği hizmetler değerlendirilmiştir.
Sonuç olarak kamu diplomasisi, küresel siyasetin özellikle kamuoyu ve sivil toplum alanında geçirdiği dönüşümün bir ürünü olarak devletler tarafından benimsenen yeni diplomasi araç ve yöntemi olmuştur. Ancak kamu diplomasi kuramsal olarak üzerinde ortak bir anlayışın, tanımın yapılamaması nedeniyle literatürde eksiklik olarak belirmiştir. Muharrem Ekşi bu kitabıyla kamu diplomasisi kavramını kuramsal bir temele oturtmuş ve genelde Türk dış politikasında, özelde Ak Parti döneminde uygulanan politikaları konstrüktivist çerçevede ele almış, kamu diplomasisini kuramsal ve kavramsal olarak açıklamış ve örneklerle anlamlandırmıştır. Sade ve anlaşılır diliyle okuyucu kitlesine doyurucu bir analiz sunan bu eser literatürde olan eksikliği gidermesi açısından, hem bir sahaya giriş hem de bir başvuru eseri olma özelliğini ve kullanışlılığını temin etmesi bakımından önemli bir kaynak olarak katkı sunmaktadır.
.